Vaka, yaygın kanının aksine, ne verili bir olgu ne de dar bir tümdengelimci yaklaşım dâhilinde aranan ve illaki bulunan örnektir; daha ziyade, teorik ve ampirik olarak addedilen ama aslında ayrılamaz bir bütünün iki ucu arasındaki bir polemiğin, karşılıklı bir keşif ve dönüştürme faaliyetinin ürünüdür. Bunun, yöntemsel açıdan bakıldığında, sadece sosyal bilimlerde değil, tıp, hukuk veya psikanaliz gibi çok farklı alanlardaki çalışma ve tartışmaların tam merkezine oturan “vakalaştırma” [casing[1]] meselesine denk düştüğünü de burada hatırlatalım.

Vaka, ilkin, teorik bir sondajlama ya da taramanın nesnesi olmuş bir sahadan çıkarılmış bir cevherdir. Gerek “saha” gerekse de “vaka” olarak addedilen, her daim teorik şamandıralara ihtiyaç duyar: Bir şeyin vakası olunur. Bu “şey”, söz konusu cevheri bizatihi keşfeden, ancak keşfettiği cevherin etkisiyle de dönüşen (kâh desteklenen, kâh yetersiz düşen, kâh yeniden formüle edilen) teorik kancadan başkası değildir. O halde bir vaka, sıradan bir örnekleme vasfıyla hiç değil, onu bulan-kavrayan-açığa çıkaran, ama kendisi de bu esnada evrilen bir düşüncenin izahat gücünü sınama, geliştirebilme ve bu düşünceyi ilgili diğer vakalara sürükleyebilme kapasitesiyle değer kazanır.[2]

Diğer bir ifadeyle vaka, iki temel hususiyeti ile öne çıkar: 1- güçlük çıkartır/soru sordurur; 2- keşfe ve izaha sevk eder. Ancak işlenmesi özen, yöntem, maharet ve sabır gerektiren bir cevher misali araştırmacıya kendini kolayca bırakmaz. Bir yandan, tüm kendine özgü çizgileriyle tekil olarak kalmaya meyleder, diğer yandan, eş zamanlı biçimde genel olana da bakar, zira öbür türlü “bir vaka” niteliğine erişemeyecektir. Bu açıdan bakıldığında, bir vaka üzerine düşünmeye başlamak, hâlihazırda genele giden yola hazırlık yapmaktır. Ancak hazırlık yapmak, ulaşmak demek değildir. Neye ulaşıldığı ancak çalışmanın sonunda belirecektir. Bu, sıradan bir toplama işlemi de değildir. Yaygın kanının aksine, birden çok vakanın basitçe yan yana sıralanmasıyla hiçbir genellik seviyesine ulaşılamaz. Tersine, tek bir vaka bile, onun tüm tekilliklerini daha kapsayıcı bir dizi tasnif altında yeniden yorumlayan-kuran-işleyen ve böylece onu “bir şeyin [daha genel bir kategorinin] vakası”na dönüştürecek olan teorik momenti en başından itibaren bünyesinde taşıması ölçüsünde genele aralanmış bilkuvve bir kapıdır. Vakanın bu höristik gücü farklı alanlarda da uzun zamandır bilinir ve kullanılır, örneğin Tıpta (özellikle Psikanalizde) veyahut da Hukukta. Ancak vakayla beraber düşünmenin en maharetli örneklerinden birini Michel Foucault vermiştir. Tek bir Pierre Rivière vakası üzerinden tüm bir dönemin (19.yy) psikiyatri pratikleri ve ceza hukuku arasındaki ilişkiye dair son derece zihin açıcı çözümlemelerde bulunmuştur.[3]


[1] “Vaka nedir” sorusu yerine “bir vaka nasıl oluşturulur” sorusunu ön plana çeken Charles C. Ragin, bu sorgulamaya, Howard S. Becker ile derledikleri şu çalışmada ayrıntılarıyla cevap verir: What Is a Case ? Exploring the Foundations of Social Inquiry, Cambridge University Press, 1992.

[2] Aralarındaki tüm ciddi teorik farklılıklara rağmen vaka çalışmalarının temel metodolojisinin bu yönde seyrettiği ancak farklı araştırmacılarda farklı isimlerle detaylandırıldığı söylenebilir. Örneğin Howard Becker’de “analitik tümevarım”, Jean-Claude Passeron’da “vakayla beraber düşünmek”, Carlo Ginzburg’da “göstergesel paradigma” ya da Glaser ve Strauss’da “teorik örnekleme”. Howard Becker, Mesleğin İncelikleri, Sosyal Bilimlerde Araştırma Nasıl Yürütülür, Ankara, Heretik, 2014; Peki ya Mozart? Peki ya Cinayet? Vakalar Üzerinden Akıl Yürütmek, Ankara, Heretik, 2017; JeanClaude Passeron, Jacques Revel, Penser par cas, Paris, EHESS, 2005; Carlo Ginzburg, Traces. Racines d’un paradigme indiciaire, 1979. Glaser, B. G. ve Strauss, A. L., The Discovery of Grounded Theory, Hawthorne, NY, Aldine Press, 1967.

[3] Michel Foucault, Moi, Pierre Rivière, ayant égorgé ma mère, ma soeur et mon frère. Un cas de parricide au 19e siècle, Paris, Gallimard/Julliard, 1973. [Bir Aile Cinayeti, İstanbul, Ayrıntı Yayınları, İlk baskı: 2007.]