Çalışmanın önceki kısmında, davranışsal iktisadın, seçmen davranışını anlamada yardımcı olabilecek bazı kavram ve çalışmaları ele alındı.[1] Bu kısımda, kavram ve çalışmaların uygulamada nasıl kullanılabileceği öneriler sunularak değerlendirilecektir. Önerilere geçmeden önce kavram ve çalışmalardan elde ettiğimiz bilgileri özetleyelim.

ÖZET

  • İnsanların bilişsel kapasitesi sınırlıdır. Mükemmel karar vericiler olarak değerlendirilmemelidir.
  • Bulunabilirlik kısa yolunun yanı sıra çerçeveleme etkisi ve referans noktası da insanın karar vermesinde önemli ölçüde etkide bulunan belirleyicilerdir –psikolojik eğilimlerdir. Bunlar “yargıda hata yapmaya” sebep olabilir.
  • İnsanın kayıp karşısındaki negatif tepkisi, aynı düzeydeki kazanç karşısındaki pozitif tepkisinden büyüktür. Hem kazanma hem kaybetme söz konusu ise riskten kaçınır.
  • Bir kararı etkilemeye dönük bilginin etkin olup olmaması bulunabilirlik çağlayanına, bulunabilir enformasyona -kamusal olarak ulaşılan enformasyona- dâhil olup olmamasına bağlıdır.
  • İnsan için sahip oldukları, potansiyel olarak sahip olacaklarından daha önemlidir.
  • İnsanlar karar verirken sadece bugünün maliyet ve faydasını değil, geçmişte ödediği maliyetleri de dikkate alır.
  • İnsanlar karar verirken iki sistem kullanır. Seçmen kararları genellikle otomatik/1. Sistem ile verilir. Bu sistem maruz kalma ve kişisel deneyim ile kazanılır. Sosyal ilişkiler belirleyicidir.
  • İnsanlar yanlış olsa dahi grup kararlarına katılma eğilimindedirler. Sosyal baskı karar değişimine neden olabilir, bu nedenle sosyal baskıyı azaltıcı önlemler alınmalıdır.
  • Grup kararlarında, farklı bakış açıları sunan farklı nitelikteki kişilerden oluşan grup, benzer bakış açısı ve benzer niteliğe sahip kişilerden oluşan gruptan daha başarılıdır.
  • İnsanlar kendi muhakemesini bir başkasının muhakemesinden çok daha kesin görürler ve verilecek kararla ilgili enformasyon toplama ihtimali doğsa ve toplansa dahi bu enformasyonu küçümseme eğilimindedirler.   
  • Propaganda yalnız yaşayanlarda, yaşamayanlara kıyasla daha etkilidir.
  • Seçmenler sonuçlarla değil sosyal nüfuz ile motive edilmelidir.

ÖNERİLER

1. Seçmen mükemmel karar verici olarak değerlendirilmemeli. Seçmenin her bir bilgiyi optimal şekilde işleyecek bir bilişsel kapasiteye sahip olduğu varsayılmamalı. Bilişsel kapasite farklılığı hesaba katılmalı, verilen tepki ve kararlar kapasite farklılığına uygun şekilde değerlendirilmelidir. Kendi rasyonalite ve bilgi stokunun genel seçmen kitlesi için de geçerli olduğunu kabul etme hatasından özellikle sakınılmalı. (Sıklıkla bu hataya düşeriz. Bu hataya düşmemizin en önemli sebebi, az çok benzer niteliklere sahip insanlardan oluşan görece (en azından daha düşük nitelikteki insanlara) kapalı bir sosyal yaşam sürmemizdir. Bunun sonucunda, dâhil olduğumuz kapalı cemaatin bilgi stoku ve niteliksel özelliklerinden yola çıkarak yaptığımız çıkarsamaları genelleştiririz. Hâlbuki muhtemelen söz konusu kapalı cemaatimizin –gündelik yaşam pratiklerinden birincil ihtiyaçlarına kadar birçok konuda- görece homojenliğine büyük ölçüde uymayan bir seçmen kitlesi vardır.)

2. Bulunabilirlik karar verirken kullanılan önemli bir kısa yoldur. Kendi yaşadıklarımızı olması gerekenden fazla ağırlıklandırırız. Genelin yaşadığı problemler ise ekonomiktir. Vurgu daima sosyal politikalara, ekonomik koşullara olmalı.  Ayrıca ekonomik koşullardaki kötüleşmenin hafızada daha az yer alması önlenmeli. Çünkü hafızada ne kadar az yer alırsa kararlara o kadar az etki yapar. Seçmenin hafızası sürekli canlı tutulmalı, yaşadığı kayıplar sürekli hatırlatılmalı, güncel yaşam koşullarındaki bozulmalar vurgulanmalı.

3. Çerçeveleme etkisi düşünülerek argümanlar iyi bir şekilde sunulmalı. Herkesin gördüğü bir sonucu nasıl çerçevelediğiniz oldukça önemlidir. Kayıp, çerçeveleme ile kazanç gibi gösterilebilir, bunu dikkate almak gerekir. (Çerçeveleme etkisi ile sorumluluk devri de sağlanabilir. Örneğin herhangi bir devletin yöneticilerinin uyguladıkları politikaların neden olduğu sıkıntı ve buhranın görmezden gelinemeyecek boyuta ulaştığını varsayalım. Bu durumda, devlet yöneticileri sıkıntı ve buhranı herkesten daha çok dile getirip bunların kendi politikalarından değil başka unsurlardan kaynaklandığını, kendileri ile ilgili olmadığını söyleyerek hem olası “sıkıntı ve buhranın farkında olmama” eleştirisini bertaraf edip hem de sıkıntı ve buhranın sorumluluğunu devredebilir.  Herkesin farkında olduğu bir problemin farklı çerçevelenmesiyle sorumluluk devrini sağlamış olur.)

4. Referans noktaları iyi kullanılarak sürekli rakip partinin sebep olduğu kayıplar üzerinde durulmalı.

5. Kayıplar kazançtan daha önemli olduğu için seçmen, kendilerini seçtiği takdirde kayıp yaşamayacağına inandırılmalı. Bunun için yıkıcı değil yapıcı bir dil kullanılmalı. Kesinlikle olası kayıplardan, önceki dönemlerde yapılan herhangi bir yapıyı yıkmaktan söz edilmemeli.

6. Bulunabilirlik çağlayanı dikkate alınarak, somut bilgilerin herkesin ulaşabildiği enformasyon ağına dâhil olması sağlanmalı. Eğer mevcut enformasyon ağına dâhil olunamıyorsa genel olana, kamusal yapıya uygun alternatif bir enformasyon ağı oluşturulmaya çalışılmalı.

7. Seçmen için kazançtan daha önemli olan sahip olduklarını kaybetmektir. Seçmen, herhangi bir kayıp yaşamayacağına inandırılmalı.

8. Seçmen kararlarının Sistem 1 ile verildiğinin farkındalığıyla, bu sistemin belirleyicilerinden olan sosyal ilişkiler yoğun şekilde kullanılmalı. Seçmenin sosyal ilişki içerisinde olduğu grubun kararlarına (yanlış olduğunu bilse dahi) yönelmesi mümkündür. Bu nedenle grup içerisinde yalnız kalmaması sağlanmalı, sosyal gruplara olabildiğince dâhil olunmalı.

9. Partinin politika karar merkezleri (parti meclisi, merkez yürütme kurulu vb.) benzer niteliklere sahip insanlardan oluşmamalı. Kültür, eğitim, ikamet yeri vb. bakımından farklı nitelikteki insanlar karar merkezlerinde görev almalı. Bunların görüşleri toplanıp bu görüşler, dikkate alınmayan enformasyon olarak değil, kararlarda bir ölçüde belirleyici olan farklı bakış açıları olarak değerlendirilmeli.    

10. Yalnız yaşayanlar ile özellikle iletişim kurulmalı.

11. Seçmenlerin davranışını değiştirmeye yönelik müdahalede, ilişki kurduğu kişilerin nüfuzu (aile için gençler) kullanılmaya çalışılmalı.

Bu öneriler daha da somutlaştırılabilir:

– Bulunabilirliği açıklamak için yangın örneği kullanılmıştı. Seçmen yangını ekonomide yaşar, yargı, yasama ya da yürütmede değil. Büyük çoğunluğunun yargı ile ilişkisi özgürlük bağlamlı değildir. Bu sebeple yargının işlevini yitirdiği söylemlerini anlamlandıramaz, adaletsiz bir durum olduğunu düşünmez. Diyelim ki düşündü, bu durumda bile “önce hukuk” demez, adaletsizliğin “hak edenlere” yapıldığını düşünerek durumu kendi açısından meşrulaştırır.  Meclis onun için soyuttur zaten. Meclisin görevleri hakkında çok az bilgiye sahiptir, işlevsel olup olmadığının ne anlama geldiğini bilmez ya da umursamaz. Seçmenin hissettiği ekonomik koşullarıdır, gündelik yaşamıdır.

– Ekonomik koşullara ilişkin argümanlar çerçeveleme etkisi dikkate alınarak sunulmalıdır. Ekonomik koşulların sonuçlarını hepimiz farklı düzeylerde de olsa hissederiz. Bu sonuçların çerçevelendirmesi kararları önemli ölçüde etkiler. Örneğin ekonomik kriz yaşandığını varsayalım. Ekonomik krizin sebebi, döviz kurunun çeşitli kişi ya da kurumların müdahaleleri ile artışı olarak görülür ve bu da “dış güçlerin müdahalesi” biçiminde çerçevelenirse, yaşanılan kayıp “bağımsızlık” kazancı olarak sunulmuş olur. Bu çerçevelemeye göre yaşam koşullarındaki kötüleşme, “bağımsızlık savaşı” için katlanması gereken külfettir. Bu çerçevelemeyi kırmak için öncelikle bu argümanın –eğer argüman hatalı ya da yanlışsa- gerçeğe dayanmadığını kanıtlamalısınız. Bunun için ise bu argümanın “oyun alanına” dâhil olmamanız, yani bu çerçevelemede kullanılan kavram ve açıklamaları kullanmamanız gerekir. Karşı argümanı bu “oyun alanının” kurallarını kabul etmeden (söz konusu çerçevelemenin kavram ve açıklamalarını, itirazda bulunurken referans vermek için bile olsa kullanmadan), daha somut göstergelerle sunmalısınız. Örneğin şöyle bir savınız olduğunu düşünelim: “Bu kriz uzun süredir uygulanan ekonomi politikalarının ve politik dönüşümün sonucudur, krizi bugün yaşasak da sebebi geçmişe, uzun yıllardır uygulanan ekonomi politikalarına dayanmaktadır.” Bu savı basit somut göstergelerle kanıtlamalısınız. Bu göstergelerin anlaşılır ve inandırıcı olması çok önemlidir. İnsanların diğer insanların sunduğu enformasyonu kullanmama eğiliminde olduklarını dikkate alarak, onların birebir hissettiği göstergeleri seçmek ve bu göstergelerin sunumunda seçmenin bilişsel kapasite farklılığı olduğunu hesaba katmak gerekir.

– Göstergelerin sunumunda referans noktası çok önemlidir. Sürekli kayıpların vurgulanması gerekir. Birçok referans noktası ve birçok gösterge yerine kayıpları en iyi şekilde, çarpıcı biçimde gösteren birkaç referans noktası belirlenmelidir. Çünkü insanlar için örneğin niteliği niceliğinden daha önemlidir. Güvenilir birkaç nitelikli gösterge, daha az güvenilir çok sayıdaki göstergeden daha etkilidir. Gösterge ve referans noktası seçimi ile iş bitmez, sunan kişinin güvenilir olması da gerekir.

– Somut herhangi bir varlığın yıkılmasından söz edilmemelidir. Eğer söz konusu varlığın politik bir anlamı varsa onun restore edileceği/geliştirileceği/daha iyi hale getirileceği söylenmelidir. Somut varlığın yıkımı batık maliyet olarak değerlendirilebilir. Bu olasılıktan kaçınmak gerekir.

– Seçmenin kararına etki edebilmek için sosyal ilişkiler yoğun şekilde kullanılmalı, seçmenin sosyal ilişki içerisinde olduğu gruplara dâhil olunmalıdır. Bunun en önemli alanları mahalle ya da sokaklardaki sosyal alanlardır (park, kahve vb.). Bu alanlarda bulunulmalı, grup muhabbetlerinde görüş belirtebilecek kadar geniş bir mikro örgütlenme ağı kurulmalıdır. Bu ağda kullanılacak dil değer-yansız olmalıdır. Biz–siz ayrışması olmamalıdır -bu yine mevcut çerçevelemeye, “oyun alanına” hapsolmaktır. Sunulacak argümanlar doğrudan somut bilgilerin sunumu olmalı, diğer seçmenin bu somut bilgiden kendisinin çıkarım yapması sağlanmalıdır. Çok bilmiş öznenin öğretici dilinden sakınılmalı, karşı tarafın muhakeme yapması sağlanmalıdır. 

– Teorik ve pratik olarak oldukça kolay olan büro siyasetinin makro işleyişinden kurtulmalı, mikro alanlara ilişkin çalışmalar yapılmalıdır. Bu hem grup kararlarını etkileyebilmek hem de seçmen motivasyonunu anlamak için gereklidir. Örneğin çeşitli vesilelerle dile getirilen Soma’daki oy dağılımı. “Bir facia yaşandı, insanlar tekmelendi ama yine yüksek oy aldılar” tespitini yapan ideal politika yorumcusu tip, ertesinde tembelliğin sonucu olan şu yorumlarda bulunur: “Daha ne yaşanması gerek anlamıyorum, bunlara her şey müstahak”; “yanlış bilinç düzeyi çok yüksek”; “herkes hak ettiği gibi yaşar” (…) Bu yorumlar mevcut duruma ilişkin hiçbir şey söylemez. Önemli olan var olan durumu anlamaktır. Bunun için saha çalışması yapılmalıdır. Soma’nın bütün mikro alanlarına girerek seçmenlerin oy verme motivasyonlarının ne olduğunu anlamak gerekir. Bunun için politika-yansız bir araştırma kurumu oluşturulmalı (ya da var olan bir kurumla çalışılmalı) ve gelen sonuçlar mümkünse Soma ile organik ilişkisi olan kişilerin de bulunduğu bir grup ile değerlendirilmelidir. (Politika-yansız olmasının teorik ve pratik sebebi vardır. Teorik sebebi, belirli bir politik bagajın analize dâhil edilmesini önlemektir. Eğer politik bagaj analize dâhil edilirse hem kavramlar hem de kavrayış yöntemi, olanı değil olması gerekeni sunacak biçimde işlevselleştirilir [normatif analiz]. Pratik sebebi ise, politik teması olan bir kurum birçok alana giremez. Girdiği alanlarda ise insanlar bir ön-varsayım ile onlarla görüşür. Verimli ve etkin bir çalışma yapılamaz.)

– Partinin karar merkezlerinde başka partinin seçmeninin yoğun yaşadığı, mümkünse farklı nitelikteki kişiler de görev almalıdır. Hem mikro alanın bilgisi hem de farklı yollar öneren insanların karar verme etkinliğinde yaratacağı muhtemel olumlu etki nedeniyle bu, kapsayıcılığı artırmak için neredeyse zorunluluktur. Örneğin Ankara merkezli düşünürsek, bir partinin MYK, Parti Meclisi vb. gibi organlarının üyeleri neredeyse %100 oranında Çankaya ilçesinde ikamet ediyorsa bu partinin Sincan’ı, Keçiören’i, Altındağ’ı vb. anlaması mümkün değildir. Farklı nitelikteki farklı kültürel ortamlarda yaşayanların bakış açılarını söz konusu parti anlayamaz. Yapabileceği, en fazla, bürosundan çıkmayarak belirtilen bölgelerde yaşayanlara ilişkin belli varsayımlarla kendince çıkarımlarda bulunmaktır. Mikro alanın bilgisine ulaşmaları neredeyse imkânsızdır.

Aile kurumu içinde siyaset bakımından belirleyici olanlar genellikle yaşça büyük olanlardır, bu kişiler bir seçim alışkanlığına sahiptirler ve çevrelerini de etkilemek isterler. Bu kuruma etki genç nüfus ile mümkündür. Genç nüfus ile iletişimde esas belirleyici olan sosyal medyadır. İlk kez oy kullanacak nüfusa dair bir araştırma yapılarak bunların yoğun kullandığı sosyal medya araçları işlevseleştirilmelidir. Sempatik ve esprili bir dilin kullanıldığı sosyal medya hesaplarıyla genç nüfus konsolide edilmeli ve genişletilmelidir. Genç nüfus hem makro siyasetten görece bağımsız bir seçim yapacaktır hem de diğer seçmenler aşağı yukarı bir alışkanlık edinmiştir. Bu nedenle çok önemlidir. Yani sosyal nüfuz genç seçmen üzerinden sağlanmalıdır.

– Bütün konuşmalarda çok iyi bir retorik analizi yapılmalı, kullanılacak argümanlara rakibin olası tepkileri tahmin edilmeli ve onun yerine bu tepkiler dile getirilerek onun argüman sunamaması sağlanmalıdır.


[1] http://heretiksbo.org/politikekonomi/davranissal-iktisat-karar-verme-surecleri-ve-secmen-kararini-etkileyebilecek-oneriler-1-teori/