

Politik ekonomi başlığı altında yayımlanacak yazılarıma üniversitelerin (hepsinde değilse de) büyük çoğunluğunda geçerli iktisat eğitimi içeriğinin katı, hatalı ya da yanlış olduğu ileri sürülen argümanlarının üzerinde durarak ve alternatif bir eğitimin nasıl olabileceğini irdeleyerek başlayacağım. Bu irdeleme biraz uzun bir yazı dizisi olacak.
Yazı dizisine Anaakım ve Ortodoks İktisat tanımları ile başlıyorum. (Bir sonraki yazının konusu Heterodoks İktisat tanımı olacak). Bu başlangıç sıra dışı görünebilir. Zira iktisat tanımı yapmadan iktisat ‘‘kamplarından’’ bahsedeceğim. Ancak iktisat tanımı da bu kampların bakış açılarına bağlıdır. Örneğin iktisadın kıt kaynak-sınırsız istek (ihtiyaç!) ikiliğine dayalı tanımı kamplardan birine aittir. Başka kampların farklı tanım önerileri vardır. Dolayısıyla önce kampları tanımlamalıyız.
Anaakım İktisat
Tez, makale ya da başka bir çalışmada, herhangi bir konuşmada “anaakım iktisat” ifadesini kullanan bir iktisatçının aslında neoklasik ya da ortodoks iktisadı kast etmek istediği çok karşılaşılan bir durumdur. Tam tersi durumla da çok karşılaşılır; neoklasik ya da ortodoks iktisat ifadesini kullanan bir iktisatçı aslında anaakım iktisadı kast ediyordur. Bu nedenle bu çalışmanın konusu olan anaakım ve ortodoks iktisat tanımlarını yapmadan önce, parantez açarak, neoklasik iktisadın kısa bir tanımını yapmak yararlı olabilir.
Neoklasik iktisat dendiğinde iktisatçıların aklına bazı temel argüman ve varsayımlar gelse de hangi iktisatçıların neoklasik olarak nitelenebileceği konusunda genel bir mutabakat yoktur. Colander’ın (2000: 131-133) belirttiği gibi bütün marjinalistleri neoklasik olarak tanımlayanlar olduğu gibi Jevons ve Menger’in marjinalist okulunu Marshall, F.Y. Edgeworth, J.B. Clark’ın neoklasik okulundan ayıranlar ya da A. Cournot ve J. Dupuit ile neoklasik iktisadı başlatanlar da vardır. Ki tüm bu çalışmalarda, neoklasik kavramını ilk kullanan Veblen’in[1] referansından oldukça farklı referanslar dikkate alınır. Bu farklılıkları göz önünde bulundurarak, neoklasik iktisada dâhil olan iktisatçılardan ziyade neoklasik iktisadın temel varsayımlarını üzerinden bir tanım yapmanın daha işlevsel olacağını düşünüyorum. Bu varsayımlar, Colander (2000: 134-135), Dequech (2007: 280) ve Colander, Holt ve Rosser (2004: 490) çalışmalarından hareketle şöyledir: -metodolojik bireycilik; -araçsal rasyonel eylemde bulunan ekonomik birim (birey için fayda, firma için kâr maksimizasyonu); -ekonomideki faaliyetlerin denge ile sonuçlanması. O halde neoklasik iktisat, toplumsal olanın yerine soyutlanmış atomik bireyi dikkate alan, bireyin her zaman ve her koşulda kendi çıkarını maksimize etmeye çalıştığını varsayan, ekonomideki faaliyetleri denge üzerinden değerlendiren bir iktisat okuludur. Neoklasik iktisat tanımı için açtığım parantezi kapayarak anaakım iktisat tanımına geçiyorum.
Öncelikle şunu belirteyim: Anaakım iktisat neoklasik iktisada indirgenemez. Çünkü anaakım iktisadın içeriği farklı dönemlerde ve farklı bölgelerde değişmiştir. Amerika’da 1900’lü yılların başlarında kurumsal iktisat, neoklasik iktisattan daha etkindi; yani neoklasik, anaakım değildi (Colander, 2000: 131). Özellikle D. Kahneman ve A. Tversky’nin çalışmaları ve R. Thaler’ın katkılarıyla popülerliği artan ve ilgili düşünürlere (Tversky, Kahneman ödülü almadan önce vefat etti) Alfred Nobel anısına verilen İsveç Bankası Ödülü’nü (Nobel Ödülü olarak bilinir) kazandıran ikinci kuşak davranışsal iktisat[2] Amerika’da ve sonra bütün dünyada etkinliğini artırmıştır. Ve anaakım iktisada nüfuzu artmaya devam etmektedir. Peki neoklasik iktisada indirgenemeyen anaakım iktisadı nasıl tanımlayabiliriz?
Colander, Holt ve Rosser (2004: 490) şöyle bir tanım yapar:
[Anaakım iktisat] büyük ölçüde sosyolojik olarak tanımlanmış bir kategoridir. Anaakım, herhangi bir dönemde, önde gelen akademik kurum, kuruluş ve dergilerde, özellikle de önde gelen lisansüstü araştırma kurumlarında baskın olan bireylerin sahip olduğu fikirlerden oluşur. Anaakım iktisat, meslekteki seçkinlerin kabul edilebilir bulduğu fikirlerden oluşur. “Seçkin”den kastımız, en iyi üniversitelerdeki öncü iktisatçılardır. Anaakım iktisat, tarihsel olarak belirlenmiş bir okulu tanımlayan bir terim değil, mesleğin en iyi okulları ve kurumları tarafından entelektüel olarak mantıklı ve çalışmaya değer görülen inançları tanımlayan bir terimdir. Bu nedenle anaakım iktisat, mesleğin en son ortodoksisi tarafından karakterize edilenden daha geniş ve daha eklektik bir yaklaşımı temsil eder.
Bu tanıma göre anaakım iktisat, meslekteki seçkinlerin içini doldurduğu bir terimdir. Bu terimin içeriği, seçkin sınıfın kabul edilebilir bulduğu iktisadi düşüncelerin değişmesine göre değişir. Dolayısıyla statik değil meslekteki seçkinlerin müdahalesiyle değişen dinamik bir yapıya sahiptir. Dequech (2007: 281-282), bu tanımlamaya itiraz edip, nüans faklılığının biraz ötesine gidecek bir tanım önerir:
Colander, Holt ve Rosser ile karşılaştırıldığında, anaakım iktisadın biraz farklı bir sosyolojik tanımından yanayım. Anaakım iktisadın en prestijli üniversitelerde öğretilen, en prestijli dergilerde yayımlanan, en önemli araştırma kuruluşlarından fon alan ve en prestijli ödülleri kazanan iktisat olduğunu söylemeyi tercih ediyorum.
Anaakım iktisadın bu tanımı ile Colander, Holt ve Rosser’ın tanımı arasında bazı küçük ama belirgin farklılıklar vardır. Anaakım iktisadı prestij ve nüfuza dayalı sosyolojik bir kavram olarak kullanmak, seçkinlerin fikirlerine çok fazla odaklanmayı veya seçkinleri Colander, Holt ve Rosser kadar kısıtlayıcı bir şekilde tanımlamayı gerektirmez. Bu yazarların etkileyici bir tartışmada işaret ettikleri gibi, yeni fikirlerin seçkinler olarak adlandırdıkları kesim arasında yayılması, bu fikirlerin içerikleri değişime daha dirençli olan lisans ders kitaplarına girmesinden birkaç yıl, hatta birkaç on yıl önce gerçekleşecektir. Seçkinlerin önemli bir bölümünün fikirlerinin, en prestijli üniversitelerde bile lisans düzeyinde öğretilen fikirlerden oldukça farklı hale geldiği bir durumu hayal edelim. Eğer prestijli okullarda öğretilen fikirler henüz değişmediyse, anaakım iktisadın bir parçası olarak düşünülmelidir. Bu genel düşünce hem fikirlere hem de insanlara uygulanabileceğinden, bu fikirlerin destekçileri aynı zamanda anaakım iktisatçıların unsurları olacaktır.
İki tanımın ortak özelliği, iktisattaki güç ilişkilerine -anaakım kavramını ‘‘sosyolojik’’ olarak tanımladıklarını belirterek- örtük vurgu yapmalarıdır. Bu örtük vurgu bir yandan güç ilişkisi teriminden sakınmalarını sağlarken öte yandan iktisat disiplinindeki güç ilişkisi ile devlet içerisindeki ve devletler arasındaki politik güç ilişkisinin birbirine bağlı olduğunu iddiasına dokunmamalarını sağlar. Tanımlara göre seçkinlerin varlığı ve pozisyonu, ders kitaplarının içeriği, fikirlerin kabul edilmesi iktisat disiplininin steril bilim ortamında gerçekleşir.
Bununla birlikte iki tanım arasında fark da vardır. Dequech’in tanımı, seçkinlerin müdahalesinin ötesine uzanır. Buna göre seçkinlerin kabul edilebilir bulduğu iktisadi düşünceler doğrudan anaakım olarak değerlendirilemez. Çünkü seçkinlerin herhangi bir iktisadi düşünceyi kabul edilebilir bulması ilk koşuldur ama yeter koşul değildir. Söz konusu iktisadi düşüncenin anaakım olabilmesi için aynı zamanda üniversitelerde okutulan ders kitaplarına girmesi, iktisada bir bakıma yön veren akademik dergilerde daha fazla ele alınması, ilgili iktisadi düşünce ile ilgili araştırmaların fonlanması ve bu iktisadi düşüncelerin ödüllerle taçlandırılması gerekir.
İki tanım arasındaki farklılığı ve hangisinin daha makul bir tanım olduğunu birinci kuşak davranışsal iktisat üzerinden değerlendirebiliriz.
Davranışsal iktisat okulunun birinci kuşağının önemli temsilcisi H. Simon’un çalışmaları seçkinler tarafından kabul edilebilir bir iktisadi düşünce olarak görüldü ve 1978 yılında Alfred Nobel anısına verilen İsveç Bankası Ödülü’yle taçlandırıldı. Ancak çok uzun yıllar ders kitaplarına girmedi, prestijli akademik dergilerde uzun bir süre görece az ele alındı. Simon’un iktisat alanındaki en prestijli ödülü de almış olan (birinci kuşak) davranışsal iktisadı, Colander, Holt ve Rosser’ın tanımına göre seçkinler tarafından kabul edildiğinden beri anaakım iktisattır ancak Dequech’in tanımına göre öyle değildir. Çünkü ders kitaplarına uzun süre girmedi (güncel ders kitaplarında bugün bile nadiren ele alınır), prestijli akademik dergilerde uzun bir süre görece az ele alındı. Bu konuda, bu tanımlardan biraz ayrışarak şöyle bir iddiada da bulunabiliriz: neoklasik iktisada doğrudan bir cephe alması nedeniyle Simon’un davranışsal iktisadı halen anaakım iktisada dâhil edilmemiştir. (Bu iddiaya, “ikinci kuşak davranışsal iktisat, neoklasik iktisada doğrudan cephe almaması nedeniyle anaakım iktisada dâhil edilmiştir”i de ekleyebiliriz.)[3]
Birinci kuşak davranışsal iktisadın hikâyesini göz önüne aldığımızda Dequech’in tanımının daha makul bir tanım olduğunu söyleyebiliriz. Yani anaakım iktisat “en prestijli üniversitelerde öğretilen, en prestijli dergilerde yayımlanan, en önemli araştırma kuruluşlarından fon alan ve en prestijli ödülleri kazanan iktisat”tır. Ek olarak, davranışsal iktisadın birinci ve ikinci kuşağı arasındaki farkın gösterdiğinin de dikkate alınması gerektiğini düşünüyorum: Herhangi bir iktisadi düşüncenin neoklasik iktisat ile ilişkisinin biçimi, ilgili düşüncenin anaakım iktisat olmasında pozitif ya da negatif bir ayrıcalık kazanmasına neden olabilir.
Ortodoks İktisat:
Ortodoks İktisat’ın tanımı, anaakım iktisadın tanımına göre daha az ihtilaflıdır. Colander, Holt ve Rosser’ın (2004: 490) tanımının makul olduğunu düşünüyorum:
Bakış açımıza göre “ortodoks” terimi öncelikle entelektüel bir kategoridir. Geçmişe yönelen bu terim, en iyi haliyle dinamik, sürekli değişen bir mesleğin, statik bir temsili olarak düşünülür ve dolayısıyla mevcut haliyle iktisat alanının kesinlikle uygun bir tanımlayıcısı değildir. Ortodoksluk, genel olarak, iktisadi düşünce tarihçilerinin en son baskın “düşünce okulu” (günümüzde “neoklasik iktisat”) olarak sınıflandırdığı şeye atıfta bulunur. Bakış açımıza göre modern anaakım iktisat, ortodoks iktisadın bu neoklasik konseptinden oldukça farklıdır. İki terime sahip olmak önemlidir, çünkü en son baskın düşünce okulu (mevcut durumda neoklasik iktisat) ile günümüzün gelişen anaakım iktisadı arasında zamanlar arası karşılaştırma yapmamızı sağlar.
Buna göre, anaakım iktisat sosyolojik (güç ilişkilerine bağlı) tanımlanırken ortodoks iktisat entelektüel (teorik içeriğe, düşünce okuluna bağlı) tanımlanır. Ortodoks iktisat statiktir, günümüzde neoklasik iktisat tarafından temsil edilir ve anaakım iktisat içerisinde varlığını sürdürür. Ancak anaakımın neoklasik olmayan bir bölümü de vardır (örneğin son dönemde ikinci kuşak davranışsal iktisat). Dolayısıyla anaakım iktisat ortodoks iktisattan daha fazlasıdır.
Alternatif bir iktisat eğitiminin irdeleneceği yazı dizisinin ilk kısmında anaakım ve ortodoks iktisat tanımlarını ele aldım. Yazı dizisinin sonraki kısımlarında bu tanımları dikkate alarak, terimleri içeriğine uygun bir şekilde kullanacağım. Yaşadığımız dünyanın iktisadi ilişki ve süreçlerini daha gerçekçi yorumlamak için iktisadı anaakım ve ortodoks iktisadın sunduğu çerçevenin ötesine geçerek değerlendirmeye çabalayacağım. Bu ise bir sonraki yazıda tanımlaya çalışacağım heterodoks iktisadı işe koşmak ile mümkün.
KAYNAKÇA
Colander, David (2000) “The Death of Neoclassical Economics”, Journal of the History of Economic Thought, Vol. 22 (2):127-143.
Colander, D., Holt, R. P. F. ve Rosser, J. B. Jr. (2004) “The Changing Face of Mainstream Economics” Review of Political Economics, Vol. 16 (4): 485-499.
Dequech, David (2007) “Neoclassical, Mainstream, Orthodox, and Heterodox Economics” Journal of Post Keynesian Economics, Vol. 30 (2):279-302.
Kırmızıaltın, Eren (2021) DAVRANIŞSAL İKTİSAT Kısa Bir Giriş: Kurucu Düşünürler , Heretik Yayın.
Veblen, Thorstein B. (2017) ‘‘İktisat Biliminin Ön-Kabulleri III’’, içinde Seçilmiş Makaleler (Der. Eren Kırmızıaltın) Türkçe Söyleyen: Hüsnü Bilir, :149-176, Heretik Yayın.
[1] Bkz. Veblen, T.B. (2017) ‘‘İktisat Biliminin Ön-Kabulleri III’’, içinde Seçilmiş Makaleler (Der. Eren Kırmızıaltın) Türkçe Söyleyen: Hüsnü Bilir, ss.149-176, Heretik Yayın.
[2] Davranışsal iktisadı birinci ve ikinci kuşak olarak ayırarak değerlendiren ve aralarındaki farkları inceleyen bir çalışma için bkz. Kırmızıaltın, Eren (2021) DAVRANIŞSAL İKTİSAT Kısa Bir Giriş: Kurucu Düşünürler, Heretik Yayın.
[3] Dequech (2007: 286), davranışsal iktisadın anaakım olmasını farklı, neoklasik olmayan anaakım olarak değerlendirir