Eren Kırmızıaltın

İnsanların (bir durum ya da vakanın akıllarına ne kadar kolay geldiğine bağlı olarak) bir olayın olasılığı hakkında yargıda bulunurken sezgisel bir yanlılığa sahip olmasıdır.

Bunu, çevremizde ya da birebir karşılaştığımız durumlar kararlarımızı etkileyebilir diye de açıklayabiliriz. Kendi yaşadıklarımızı daha çok ciddiye alır, daha çok önemseriz. Şunu düşünün: İki durum var. Birinci durumda yanan bir ev gördünüz, ikinci durumda ise ev yangınına ilişkin bir gazete haberi okudunuz. Ev yangınının öznel olasılığını değerlendirirken hangisinin etkisi daha fazla olur? Elbette ki yangını görmenin etkisi yangına dair bir haber okumanın etkisinden daha fazladır ve daha yüksek bir sezgisel yanlılığa sebep olur. Bu anlamda şunu söyleyebiliriz ki, bu iki durumun örneğin ev sigortası yaptırma kararınıza etkisini karşılaştırırsak, ev yangınını görmenin etkisi gazete haberinden (öznel olasılığı daha yüksek değerlendirmenize sebep olacağı için) daha fazla olacaktır (Tversky ve Kahneman, 1974: 1127). Bununla birlikte, örneğin, yanan bir ev görmenin sizin kararınıza etkisi, zaman geçtikçe, hafızada gitgide daha az yer alacağı için azalacaktır. Bu nedenle, eğer olumsuz bir durumun kararınıza etkisinin azalmamasını istiyorsanız, söz konusu olumsuz durumla ilişkinizi sürekli kılmalısınız.

Kaynakça

Tversky A. ve Kahneman D. (1974) “Judgement Under Uncertainity: Heuristics and Biases” Science New Series, vol. 185(4157): 1124-1131.